Benim İlk Yüzyılım Katılımcı Performans


 

Yazılmamış kaç tarih vardır?
Tarih kavramının bize dayattığı o biricik havada, bulutlar, yağmur ya da gökkuşağı hep aynı mıdır? Tarihten özgürleşmenin tek yolu belki de tarihin iflası, sonu falan değil, tarihlerin çokluğundan geçmektir? Tarihin çoğulluğundan, tarihin kişisel tarihlere açılabileceği kıyılardan, limanlardan geçmekte- dir ya da orada konaklamaktadır, Tarih olacak olan. My First Century olarak, tarih olacak olan’ı, sözel tarihlerin kıyılarını, limanlarını vaat ediy- oruz. Dünyanın ulaşabildiğimiz bütün şehirlerine gitmek ve onların tarihlerini biriktirmek istiyoruz. Orada yaşayan şairlerin, sanatçıların, yazar, siyaset bilimci, sosyolog… entelektüel denilen düşünenlerinin, bu yüzyılda en çok yalnız bırakılanların tarihini, tarih’lerini… My First Century, Mardin’de, Mardin Bienali sırasında başlayacağı serüvenine dünyanın merkezi sayılmayan ama aslında her şehrin bir yanındaki, biraz uzaktakine göre merkez ola- bileceği şehirlerin tarihlerini yazmaya niyetleniyor. Sanatlarının tarihini… Sanat Tarihi’ni… O şehrin entelektüellerini buluşturarak onlara uyandıkları yüzyıl olan 20. Yüzyılın tarihlerinde, onlara göre kimlerin oluğunu soruyor. Kimler onların yüzyılındakiler? Hangi imgeler ve sesler? Hangi “Sanat Tarihi”nden dışlanmışlar? Yazılmamış, söylenmemiş, anlatılmamış, konuşulmamış, suskun geçiştirilmişler, susmadan geçiştirilmişler? Hatta hiç dile getirilmemişler? Her şehrin bir grup entelektüeliyle katılımcı bir performans şeklinde sözel olarak gerçekleşe- cek seanslar, her katılımcının kendi yüzyılını tanımlıyor. Bu uzun yolculukta, bir yüzyıla sığdırmak istediğimiz ama sığmayacağı için içimizin için için içine sığmadığı, yüzyıllarda, onların duyulmamış sesleri görülmedik imgeleri eşliğinde, birlikte olmak dileğiyle….

My First Century adına Ayşegül Sönmez, Zeynep Okyay